Baykuşun Sanrısı


Tepemden geldi gelen.
Ben aşağıya bakar iken.
Gökten geldi gelen
Ben zelzele bekler iken.
Yerin dibine gireceğim derken
Göktepenin üstüne çıkan ben.
Yerimden memnun idim
Çok olsa toprak derdim, kum derdim.
Kül derdim, toza döner, uçuşurdum.
Gene de her halukarda
Yerde idim, yürür idim, koşar idim
Bacaklarım tutmayacaktı
Gözlerim görmeyecekti
Kollarım uzanamayacaktı
Bir zaman sonra, bir zaman sonra.
Fakat birdenbire
Gözlerimdeki gözyaşı
Göğe uçuverdi
Buhar oluverdi.
Ayaklarım kesildi yerden
Kollarım uzandı göğe
Nereden bileyim ben uçmayı
Kuşlar gibi süzülmeyi
Olsa olsa bir baykuş olurum ben
Çok olsa öylece tüner
Gamlı yaşlı izlerim kara toprağı
Fakat nafile!
Baykuş dahi olamadım
Yerden sıyrıldı kemiklerim
Topraktan sıyrıldı derim.
Kumdan sıyrıldı gözlerim
Ve ben her şeyi gördüm.
Seni ve seni ve seni ve beni.
Uzaklaşacağım derken
Göğün en tepesinden
En yakını gördüm ben.
Ve en içine bakınca cismin
Sonra kişinin
Kayboldum ben.
Öyle bir mesafe varmış ki,
Göremediğinden çok yakın sanarmışım
Öyle bir sanrıymış ki;
Uyuyup uyanıp gene sanarmışım
Sanıp sanıp sanrışırmışım
Ve bu sanrışma esnasında,
Gerçeği ucundan tutup, burka burka
Yalan edermişim, edermişsin.
Ve yalanı bir uçtan bi uca bağlayıp
Yana döne yaşarmışım, yaşarmışsın.
Bitmeyen yalanların içinde
İçinin de en içinde
Sonra tekrar içinde
Yeni bir yalan başlarmış.
Öyle gördüm ben,
Gördüğümün yalancısıyım ben.
Alem gerçek değil ki
Benim dediğim gerçek olsun.

Esindaş

Hiç yorum yok:

Sayfalar