Ben Buraya Ait Değilim


Mermer masada dört kişiydik, hepimiz hüzünlü ve bıkkın bir şekilde, ne yapacağımızı bilememekten ötürü, önümüzdeki bardaklarla oynuyorduk. İki kadın, iki erkektik, birbirimizi çok iyi tanıyor değildik. Az çok yüz aşinalığı o kadar ama bir türlü nereden çıkartamadık. Orada neden toplaştığımızı da bilmiyorduk. Kendimizi o masada çok değil birkaç saat önce oturur bulduğumuzdan beri, antik ve yarı yıkılmış bir taş evin içinde olduğumuzdan başka pek bir şey öğrenememiştik.

Arada bir odaya giren garip görünümlü bir insan masadan boş bardakları topluyor, bir taraftan da yenilerini getiriyordu. Çok kez onunla konuşmayı denedik, yüzümüze dahi bakmadı ya da gözleri yoktu belki de kulakları yoktu kim bilir. Bizimle herhangi bir iletişim kuramadığı çok aşikardı. Bildiğimiz tek şey hepimizin uyku sırasında buraya taşındığımızdı. Bir tür deney olduğumuzdan emindik, önümüzdeki bardaklardaki sıcak sıvıyı çay niyetine içiyorduk fakat şüphelerimiz vardı ilaç olabileceklerine dair.

Konuşmalar gitgide seyrekleşiyor, yılgınlık ve can sıkıntısına korku ve öfke ekleniyordu. Üşümeye de başlamıştık bir taraftan. Bu esnada kapı açıldı, pelerinli, yüzünü göremediğimiz oldukça uzun biri odaya daldı. Değişik bir şey hissettim o anda, tüylerim diken diken olmuştu, beynimin içinde tüm düşünceler dağıldı ve tek bir fikir kaldı. Bu fikre çocukluğumdan beri aşinaydım; "ben buraya ait değilim". Bu ergenvari bir isyandan ziyade, çok çok küçükken, kendimi ve ailemi sorguladığım günlere ait bir inançtı; insandışıydım, dünyadışıydım ve kim bilir nerelerden düşmüştüm.

Öylesin dedi içimdeki bana ait olmayan fakat bana aitmiş gibi hissettiğim garip ses. Bana bir sürü görüntü izletti gerçek vatanıma dair, oradaki varlıkları gördüm, oranın toprağını taşını, ikiz güneşlerini ve üçüz aylarını. Doğrusu bu ya ölmek istedim, ölünce geri düşersin dedi, ne yapmalıyım dedim, idrak etmelisin kim olduğunu dedi, içimdeki yoğun duygulardan yere yığıldığımı hatırlıyorum.

Uyandığımda taş evdeydim ve yanımda kimse yoktu. Olaylar gerçek miydi değil miydi onu dahi bilemiyorum. Fakat içimdeki boşluk gitmişti, yaşamamın ve ölmenin anlamı/anlamsızlığı yoktu, kim olduğumu az çok biliyordum artık ve korkunun bile manası kalmadı, ötekilerin ve berikilerin de. O taş evin çok yakınında yaşıyorum artık, tekrar geri gelecekler biliyorum.

Esindaş

Hiç yorum yok:

Sayfalar