Kin Kusan Arılar


Öyle yemyeşil bir bahar günü olmamalıydı bunlar ama hayat bizimle böyle dalga geçmiyor mu zaten?

N. teyzeyi mahallede sevmeyen yoktu, evine baya bir gitmişliğimiz vardı, misafiri çok severdi, elmalı kurabiyeleri, kremalı pastaları muhteşemdi. Kırmızı kadife döşemeli koltukları vardı, koltukların saçaklarından ponponlar sarkıyordu, nedense pek severdim onları. Duvarda asılı duran, üzerinde kabartma ağaçları olan ve küçük bir kızın su taşıdığı muhteşem tablo saate de saatlerce bakabilirdim, vitrindeki biblolara hayranlığım ayrıydı, en beğendiğim balerin kadın biblosuydu. Oyuncakçı dükkanına giren küçük çocuk gibi hissederdim kendimi. İçinde kocaman kitaplıkları olan oda ise ayrı büyülerdi beni, özel kütüphanem olarak kullandım o odayı, her misafirlikte biraz okuya okuya dörtte birini bitirdim oradaki kitapların, suç ve cezayı ilk orada okumuşumdur mesela, o küçücük aklımla kendimin de her konuda suçlu olduğumu düşündüm durdum hayatım boyunca fakat orası ayrı bir hikaye.

N. teyzeye gelirsek, doğrusu yapayalnız bir kadındı bizim bildiğimiz kadarıyla, 20 yaşlarında derin bir tutkuyla bağlı olduğu nişanlısının onu terk etmesiyle, bu sahil kasabasına gelerek bir hayat kurmuş kendisine, ailesinden kalan hatırı sayılır bir miras da yardım etmiş ona bu konuda. Çocukları özellikle çok sever, onlara şekerlemeler, kurabiyeler ikram ederdi, komşularına karşı da çok iyi ve yardımseverdi. Onunla ilgili garip bulduğum tek şey, arılara olan düşkünlüğü idi. Bahçesinde arı kovanlar vardı, onlarca, onca balı ne yapıyordu bilmiyoruz. Arada bir arılardan dolayı tartışma çıkardı komşularıyla arasında, çabucak düzeltirdi arasını kavga nedir bilmez N. teyzemiz.

Günün birinde-tatlı bir bahar günüydü-, herkes bahçesinde dinlenirken, bir çığlık duyduk, üst üste üst üste çığlıklar duymaya devam ettik, sokaklara çıkıp sesin geldiği yeri tayin etmeye çalıştık. Diğer sokağın başında gördüm N. teyzeyi yanında yaşlı bir adamla, bir o yana bir bu yana koşuşturup, yardım edin diye bağırıp çağırıyorlardı, çevrelerinde binlerce arı hala daha sokmaya çalışıyorlardı her ikisini de. Yanlarına yaklaşınca tüm vücutlarının kıpkırmızı beneklerle dolu olduğunu ve yüzlerinin şiştiğini fark ettik, arıları uzaklaştırmaya çalıştık, bir taraftan da ambulans çağrıldı ve evine taşıdık ikisini. Her geçen saniye daha da kızarıp şişiyor gibiydiler, gözleri ufacık olmuştu. Amca, "bunu nasıl yaptın bana N. "diye soluğu kesilene kadar haykırdı, sesi çıkmaz oldu. Ambulans geldi apar topar sedyeyle taşındılar.

Tanımadığımız amca yolda ölmüş, N. teyze hastanede balon gibi şişene kadar yaşamış, birkaç gün içinde de ölmüş. Sonradan öğrendik ki amca N. teyzeyi yıllar yıllar önce terkeden nişanlıymış, son bir özür için gelmiş N. teyzeye, içinde dinmeyen vicdan azabını bastırmak ve aslında onsuz düşündüğü kadar mutlu bir hayat geçiremediğini itiraf etmek için. Bunu bize cenazede amcanın kızı anlattı. Yan komşunun olaya şahit olarak anlattığı ise içimizi ürpertti. N. teyze bahçede, adamcağız ondan özür dilerken kovanlara bir tekne atmış ve ikisinin üzerine de biraz bal sürerek arıların onlara saldırmasını sağlamış.

O yufka yürekli kadıncağız içinde yıllar yılı biriken kini arılarıyla kusmuş.

Esindaş

Hiç yorum yok:

Sayfalar